İslâmiyet'ten önce ve sonra olmak üzere iki ana devreye ayrılan Türk Edebiyatı, İslâmî devir içinde, gerek coğrafya, gerekse bazı medeniyetlere katılma bakımından, başka şekillerde de sınıflandırılmıştır. Fakat asıl sınıflandırma, yukarıdaki gibi olup, İslâmî devrin içinde Türk Edebiyatının, Batı medeniyetine yönelmesiyle (Lâle devriyle) başlayan, fakat eserlerini Tanzimat'tan sonra veren, gazete ve tiyatro ile cemiyete açılan Yeni Türk Edebiyatı, bu devir içinde başlı başına bir mevkie sahiptir. Bu durum, diğer sahalardaki Türk kardeş edebiyatları için de aynıdır.
Mesele, dil bakımından ele alınınca, İslâmiyet'ten Önceki Türk Edebiyatı bir tarafa bırakılırsa, ortaya çıkan edebî şîvelere göre de sınıflandırmak mümkündür. Bunlar; Doğu (Çağatay) Türkçesi'nin edebiyatı olan Orta Asya Türkçesi Edebiyatı, Osmanlı Türkçesi Edebiyatı ve Azerî Türkçesi Edebiyatıdır. Aslında bugün; Türkiye, Sibirya ve Altay, Doğu ve Batı Türkistan, Kafkas ve İran, İdil-Ural, Kırım, Lehistan ve Romanya Türkleri adı altında beş ana dala ayrılan, fakat ellinin üstünde olan Türk kavimleri göz önünde bulundurulursa (Türkiye, Âzerî, Kırgız, Özbek vs. gibi), bugünkü Türk Edebiyatının dallanıp budaklanarak kardeşlendiği görülür.
Ayrıca yine dili kullanış yönünden, yüksek zümre edebiyatı ve halk edebiyatı şeklinde adlandırmak da mümkündür. Fakat burada, başlangıcından beri, tarih içinde çeşitli kültür merkezlerinde ortaya çıkan ve kendisine göre hususiyetleri bulunan Türk Edebiyatından bahsedilecektir.